Karaciğer kanserinde umut veren uygulama Türkiye'de

Karaciğer kanseri tedavisinde radyo aktif madde 'Holmium 166' ile radyoembolizasyon tedavisine dikkat çeken Prof. Dr. Cüneyt Türkmen, ''Holmium-166' ismini verdiğimiz bu yeni radyoaktif madde aynı zamanda MR'la ve gama kameralarla görüntülenme özelliğine sahip. Bu nedenle hastaya daha gerçekçi ve doğru tümör dozlarını vererek daha etkin tedavi yapma şansını sağlıyor'' dedi. Dünyada pek çok ülkede kanser tedavisinde uygulanan ileri teknolojiler artık Türkiye'de de başarıyla uygulanabilir bir seviyeye geldi. Daha önce 'Yitrium 90' radyonüklid ile yapılmakta olan radyoembolizasyon tedavisi, yeni bir ajan olan 'Holmium 166' ile Hollanda ve Almanya'dan sonra Türkiye'de ilk kez İstanbul Florence Nightingale Hastanesi Girişimsel Radyoloji ve Nükleer Tıp bölümlerinin

ortak çalışması ile gerçekleştirildiği belirtildi. Prof. Dr. Cüneyt Türkmen, Prof. Dr. Murat Cantaşdemir ve Yrd. Doç. Dr. Abdullah Yakupoğlu, 'Holmium 166' radyonüklid yapılan karaciğer kanserinde radyoembolizasyon tedavisi hakkında bilgiler verdi. ''Yaklaşık yüzde 70'lere varan oranlarda hastalar, tedaviye yanıt veriyorlar'' Radyoembolizasyonun, ileri evre karaciğer kanseri tedavisinde önemli bir tedavi seçeneği sunduğunu belirten Prof. Dr. Cüneyt Türkmen, ''Aslında uzun yıllardır ülkemizde başarı ile uygulanan bir tedavi şekli. Geçen hafta yaptığımız radyoembolizasyonunun farklılığı, yeni bir radyoaktif madde kullanılarak uygulanması. Holmium-166 ismini verdiğimiz bu yeni radyoaktif madde aynı zamanda MR'da ve gama kameralarla görüntülenme özelliğine sahip. Bu nedenle hastaya daha gerçekçi ve doğru tümör dozlarını vererek daha etkin tedavi yapma şansını bize sağlıyor. Önemli hasta grubunda tedaviye yanıt alıyoruz. Yaklaşık yüzde 70'lere varan oranlarda hastalar, tedaviye yanıt veriyorlar. Tedaviye yanıt almamızın yanı sıra hastaların yaşam kalitesinin artması burada çok etkili bir faktör. Başta hepatosellüler ve kanser olmak üzere metastatik tiroid kanserlerde, hastalara 1 yılı aşan önemli sağ kalım avantajı sağlayan bir tedavi'' dedi. ''Karaciğer dokusu içindeki Holmium-166 dağılımını daha net bir şekilde değerlendirebiliyoruz'' Daha önce uyguladıkları radyoembolizasyon tedavilerinde Yitrium içeren tedaviler uyguladıklarını açıklayan Prof. Dr. Türkmen, ''Yitrium, son derece başarıyla uygulanan, uzun süredir önemli klinik çalışmaların yapıldığı bir ajan. Holmium-166'nın yeni devreye girmesi en önemli katkısı görüntüleme özelliklerinin Yitrium'a kıyasla daha iyi olmasıdır. Böylece hastaları tedavi öncesi ve sonrasında karaciğer dokusu içindeki Holmium-166 dağılımını daha net bir şekilde değerlendirebiliyoruz. MR'la görüntülenmesi mümkün. Bu da bize özellikle hasta için en uygun dozun seçilmesinde oldukça yardımcı oluyor'' ifadelerini kullandı. Radyoembolizasyon tedavisini hakkında bilgi veren Prof. Dr. Murat Cantaşdemir, ''En çok tedavi ettiğimiz onkolojik hastalar; karaciğer kanserli, ileri evre karaciğer kanserli ve karaciğer metastazı olan hastalar. Ameliyat olmayacak veya kemoterapiye cevap vermeyen ileri evre karaciğer kanserlerinde radyoembolizasyon tedavisini uyguluyoruz. Şu anda radyoembolizasyon karaciğer kanserlerinde ve karaciğer metastazlarında uygulanıyor. Bu tedavinin başka kanser türlerinde uygulanması dünyada 3 vakada var. Böbrek ve akciğer kanserine uygulanan ama gelişmekte olan bir bilgidir. Henüz orada büyük bir ilerleme yok. Bu tedavide ilk tercih karaciğer kanseri ve karaciğer metastazlarında olur. Radyoembolizasyon, uzun süreden beri hem yurtdışında hem de Türkiye'de uygulanan bir tedavi yöntemi. Özellikle karaciğer kanseri ve karaciğer metastazlarında kullanıyor. Hollanda da geliştirilen yeni bir radyo aktif bir ajan var; 'Holmium-166'. İlk Hollanda da uygulandı. Daha sonra Almanya ve İtalya'da uygulandı. Kısa süre sonra Holmium-166 ile radyoembolizasyonu Türkiye'de hastanemizde gerçekleştirdik'' şeklinde konuştu. Yrd. Doç. Dr. Abdullah Yakupoğlu ise şöyle konuştu: ''Bu güncel tedavide yaptığımız, radyoembolizasyonun anjiografik haritalanması ve yeni teknoloji anjiografik BT özelliği bulunan bilgisayarlı tomografide aldığımız görüntülerde, hastanın tümör dokusunu ve tümörün lokalizasyonunu net bir şekilde tespit etme şansını yakalıyoruz. Bu sayede hastanın tedavisini planlarken, nereden, nasıl yapacağımızı ve doğru hedefe yönelmede bize teknik avantajlar sağlıyor. Güncel tedavide hastalarımıza uygun olanlarda el bileğinden yaptığımız anjiografi sayesinde, hastaları hastanede yatırmadan ve günlük hayatından çok uzaklaştırmadan tedaviyi tamamlama şansımız var. Uygun olmayan hastalarda yine kasıktan anjiografiyle tedavi yöntemimizi yapıyoruz. Bu hastalarda, bir günlük hareket kısıklanması dışında herhangi bir yük getirmediği için devam eden diğer sistemik tedavilerine ara vermeden tedavi şansını yakalıyoruz. Bu da hastalara büyük bir avantaj sağlıyor''. ''Hastalar günlük hayatına çok hızlı dönüyorlar'' Hastalardaki iyileşme sürecini değerlendiren Yrd. Doç. Dr. Yakupoğlu, ''İyileşme süreci çok hızlı olmakta. Çünkü tedavimizde, hastanın sadece bir anjiografik giriş yeri dışında herhangi dıştan kesi ve ek problem oluşmuyor. Hastalar günlük hayatına çok hızlı dönüyorlar. Ajanla tedavi yaptığımız için 3 hafta kadar hafif bir halsizlik ve hafif bir konfor bozukluğu olabiliyor. Bunların ötesinde herhangi bir yan etki görmüyoruz. Diğer avantajı ameliyat olamayacak hastalarda bu tedaviyle başarı şansını yakaladığımız zaman aynı hasta daha önce uygun olmayan karaciğer nakline veya cerrahiye uygun olmayan hastada cerrahi şansını yakalayabilir. Buna köprü tedavisi diyoruz. Cerrahi birimlerle yakın ilişkide hastalarımızı tedavi ediyoruz'' ifadelerini kullandı.

Devamını okumak için tıklayınız...


Tüm içeriği video ve fotoğraflarıyla indir


Fotoğraf İndir

Video İndir