Türkiye, hematolojik kanserlerin yönetimi ve tedavisinde dünya süper liginde
Canlı Yayın Aracı, Prodüksiyon, SNG Trucks, Webcast, Uydudan Canlı Yayın, Video Telekonferans, Canlı Cerrahi Yayını, İnternetten Canlı Yayın - Türkiye, hematolojik kanserlerin yönetimi ve tedavisinde dünya süper liginde
- Hematolojik Onkoloji Derneği tarafından 3’ncüsü düzenlenen “Hematolojik Onkoloji Kongresi” KKTC‘de yapıldı
- Hematolojik Onkoloji Derneği tarafından 3’ncüsü düzenlenen, Hematolojik Onkoloji Kongresi, 21-25 Eylül tarihleri arasında KKTC‘de yapıldı Kongre’de lenf bezi, kan ve kemik iliği kanseri gibi hematolojik kanserlerdeki son gelişmeler, alanında uzman bilim adamları tarafından tartışıldı
Kongrede, Türkiye’nin hematolojik kanserlerin yönetimi ve tedavisinde Batı Avrupa standartlarını aştığına, ilaç araştırmaları başta olmak üzere ARGE faaliyetlerinin artış gösterdiğine ve Türk bilim insanlarının kanser alanında yeni moleküller keşfetmesinin teşvik ve desteklendiğine dikkat çekildi
- Türkiye, hematolojik kanserlerin yönetimi ve tedavisinde dünya süper liginde
- Hematolojik Onkoloji Derneği tarafından 3’ncüsü düzenlenen “Hematolojik Onkoloji Kongresi” KKTC‘de yapıldı
- Hematolojik Onkoloji Derneği tarafından 3’ncüsü düzenlenen, Hematolojik Onkoloji Kongresi, 21-25 Eylül tarihleri arasında KKTC‘de yapıldı. Kongre’de lenf bezi, kan ve kemik iliği kanseri gibi hematolojik kanserlerdeki son gelişmeler, alanında uzman bilim adamları tarafından tartışıldı.
Kongrede, Türkiye’nin hematolojik kanserlerin yönetimi ve tedavisinde Batı Avrupa standartlarını aştığına, ilaç araştırmaları başta olmak üzere ARGE faaliyetlerinin artış gösterdiğine ve Türk bilim insanlarının kanser alanında yeni moleküller keşfetmesinin teşvik ve desteklendiğine dikkat çekildi.
Türkiye’nin alanında uzman ve saygın hematologlarını bir araya getiren 3. Hematolojik Onkoloji Kongresi, 21-25 Eylül tarihleri arasında KKTC Acapulco Hotel ve Kongre Merkezi’nde yapıldı. 15 Eylül’ün ‘Dünya Lenfoma Bilinçlendirme’, 22 Eylül’ün de ‘Kronik Miyelositer Lösemi (KML) Dünya Farkındalık’ günleri olması nedeniyle; Kongre Bilimsel Programı’nda, nispeten sık görülen bu iki kanla ilgili hematolojik kanser türüne ayrıca dikkat çekildi.
Türkiye genelinden yaklaşık 450 bilim insanının katılımı ile gerçekleşen Kongre’de ayrıca Hematoloji Üniversitesi kapsamında lösemiye dönüşme ihtimali olan kemik iliği bozukluklarını ele alan Miyeloproliferatif Hastalıklar Fakültesi, ana sempozyum içerisinde de "Hayata Tutunma Öyküleri” Yarışma Oturumu ve Ödül Töreni yapıldı.
Kongre kapsamında ayrıca basın toplantısı düzenlendi. Basın toplantısında, Hematolojik Onkoloji Derneği (HOD) Başkanı Prof. Dr. Seçkin Çağırgan, Dünya Aferez Birliği Başkanı ve HOD Kurucu Başkanı Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, HOD II. Başkanı Prof. Dr. Sevgi Kalayoğlu Beşışık, HOD Araştırma Sekreteri Doç. Dr. Anıl Tombak ve Doç. Dr. Ali İrfan Emre Tekgündüz söz aldılar.
Kansere rağmen uzun ve kaliteli yaşamın sırrı 3. Hematolojik Onkoloji Kongresi’nde masaya yatırıldı. Basın toplantısında kongre bilimsel içeriği ve etkinlikleri hakkında bilgi veren Hematolojik Onkoloji Derneği Kurucu Başkanı ve Dünya Aferez Birliği Başkanı Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, “Kanla ilgili kanser türlerine odaklanan hematolojik onkoloji alanında; özellikle lenfoma, myeloma ve lösemi gibi lenf bezi, kan ve kemik iliği kanserlerinde hedef tedaviler ve immünoterapi çalışmaları artarak devam ediyor. Bunun dışında kişilerin kanser tedavisi sonrası iyilik hali elde edildikten sonra kendisinden alınan kök hücrelerin dondurulup saklanması ve yüksek doz kemoterapi gördükten sonra bu kök hücrelerin kişiye geri verilmesi olarak tanımlanabilecek otolog kök hücre nakli ve amacı bağışıklık sistemini uyarmak olan immünmodulatuar ajanların otolog kök hücre nakli sonrası “idame tedavi”de kullanımı kongrede tartışıldı” dedi.
Prof. Dr. Altuntaş, “Kongrenin bir gün öncesinde kendi alanında deneyimli Hematologlar tarafından kurulan “Hematoloji Üniversitesi” eğitim platformunun “Miyeloproliferatif Hastalıklar Fakültesi” yapıldı. Bu toplantıda kronik miyelositer lösemi, esansiyel trombositemi, polistemia vera, miyelofibrozis, mastositoz, eozinofilik lösemi, kronik nötrofilik lösemi gibi kemik iliği bozuklukları kaynaklı Miyeloproliferatif Hastalıklar’a dair patoloji, immünoloji, genetik, tanı, tedavi ve kök hücre nakli gibi ilgili tüm konu başlıkları tartışıldı” dedi.
“Beyaz Geceler Oturumu”nun Hematoloji Onkoloji Derneği’nin düzenlediği sempozyum ve kongrelerde artık geleneksel hale geldiğini belirten Prof. Dr. Altuntaş, “Günün geç saatlerinde yapılan “Beyaz Geceler Oturumu”nda bu yıl Prof. Dr. Meltem Aylı’nın sunumuyla “Kanser ve Edebiyat” konusu işlendi. Türk ve dünya edebiyatında bu hastalığa yer veren hikaye, öykü ve romanların işlenişlerinin konuşulduğu etkinlik, doktorlar ve sağlık çalışanlarının beğenisini topladı” diye konuştu.
Bilim dünyasında son günlerde tartışılan kanser aşısı ile ilgili çalışmalara da değinen Prof. Dr. Altuntaş, "Tümör aşısı gelecek vadediyor, buna şüphe yok ama her derde deva değil. Seçilmiş hastalarda klinik çalışmalar çerçevesinde yürütülmeli ama umut tacirliği yapılmamalı, hastalara doğru mesajlar verilmeli. Ön araştırma sonuçlarına göre hastalarda rutin kullanıma dair veriler bulunmuyor. Zamana ihtiyaç var, beklemek lazım" değerlendirmesinde bulundu.
“Toplumdaki kobay anlayışı değişmeli”
Kanserin çağın hastalığı olduğunu belirten Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, “Kanser, tüm dünyada kalp-damar hastalıklarından sonra 2. ölüm nedeni. Ancak, son 10 yılda kanser gelişim süreci hakkında müthiş bir bilgi birikimine sahip olmayı başardık. Hematolojik kanserlerin yönetimi konusunda kesinlikle gelişmiş dünya ülkelerini yakaladık ve gelecek planlarımızda Türk Hematoloji bilimini bir üst basamağa taşımak ve innovatif yapıya kavuşturmak en önemli hedefimiz” dedi.
Gerek hematolojik kanserlerin tanısı gerekse de tedavisi için Ülke olarak her türlü teknik ve donanıma sahip olduğumuza dikkat çeken Prof. Dr. Altuntaş şöyle devam etti:
“Türk bilim insanları olarak bazı klinik çalışmaları artık tüm ülke çapında yürütme olanağına sahibiz. Klinik çalışmalar artık ülke genelinde etkin, verimli, yaygın, sürdürülebilir ve Avrupa Birliği kalite ölçütlerinde yapılır hale gelmiştir. Ancak Faz I ve II çalışmalarının yapılabildiği daha fazla merkezlere ihtiyaç olduğu da açıktır. Bu bağlamda klinik araştırma kültürü geliştirilmeli ve desteklenmelidir. Toplumdaki “Kobay” anlayışı değişmelidir. Kanser alanında son yıllardaki baş döndürücü gelişmeler bu klinik çalışmalar sayesinde olmaktadır. Bugün kanser tedavi edilebilir bir hastalık ise bu klinik çalışmalar sayesindedir. Bu nedenle ülkemizde klinik çalışmaların daha çok yapılabilmesi için başta hasta, hekim, sağlık otoritesine görev düştüğü gibi toplum ve basına da önemli görevler düşmektedir” dedi.
Türkiye, ilaç ihraç eden ülke konumuna gelebilir
Ar-Ge konusuna da değinen HOD Kurucu Başkanı ve Dünya Aferez Birliği Başkanı Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, “Ülkemizde öncelikle klinik araştırma kültürü oluşturulması ve genele yaygınlaşması ihtiyacımız bulunuyor. Bundan bir sonraki basamak olan ilaç geliştirme başta olmak üzere AR-GE faaliyetlerini ülke olarak iyi ve doğru koordine edebilirsek; belki de kanser alanında yeni molekül veya moleküllerin keşfini yapanlar Türk bilim insanları olacak. Böylelikle ülke olarak önümüz açılacak ve ilaç ithal eden değil ilaç ihraç eden ülke konumuna gelmemiz mümkün olabilecek. Yüksek teknoloji üreten bir Türkiye hayal değil” dedi.
“Hapını yut lösemini tut”
“Erişkin lösemilerinin yaklaşık yüzde 15'ini oluşturan Kronik Miyelositer Lösemi (KML), çoğunlukla ileri yaşta karşımıza çıkmakta ve erkeklerde daha sıklıkla görülmektedir” diyen Prof. Dr. Altuntaş şöyle devam etti:
“2001 yılına kadar kök hücre nakliyle tedavi edilen hastalığın kötü seyri, ağızdan alınan mucize ilaçlar (tirozin kinaz inhibitörleri) sayesinde tamamen değişti. KML hedefe yönelik tedaviler konusunda birçok kanser türü için model oluşturdu. 15 yıl önce ortalama 5 yıl yaşam süren bu hastalar, bugün neredeyse kendi yaş gruplarındaki sağlıklı bireylere yakın bir ömür yaşayabiliyor. Hem de bunu günde tek hap yutarak yapıyorlar. Yani hapla lösemiyi yenmek mümkün. Biz buna kısaca; “Hapını yut lösemini tut” diyoruz. Bu nedenle KML hastalarına haplarını mutlaka düzenli bir şekilde yutmalarını tavsiye ediyoruz.”
“Hedefe yönelik yeni nesil ilaçlarla yan etkiler azalırken, etkinliği bir o kadar artıyor”
Daha sık görünen ikinci hematolojik kanser türü olan lenf bezi kanseri Lenfoma’nın günümüz koşullarında tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu belirten Hematolojik Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Seçkin Çağırgan, “Altını çizerek söylemek istiyorum: Lenfoma tedavi edilebilir bir hastalıktır. Son gelişmeler ışığında bazı lenfoma tiplerinde yeni bir döneme girmek üzereyiz. Bazı lenfoma hastalarını artık ağızdan alınan haplarla yüksek başarı oranları ile tedavi etmekteyiz. Hedefe yönelik ilaçlar veya akıllı moleküller’ dediğimiz yeni nesil ilaçlarla yan etkiler azalırken, etkinliği bir o kadar artıyor. Örneğin; Hodgkin lenfomalı hastalarda yeni bir ilaç Nivolumab ile çok iyi ön sonuçlar elde edildi. Nivolumab hem yanıt oranlarını artırmakta hem de kök hücre nakli yapılabilen hasta sayısını artırmaktadır. Önümüzdeki süreçte uzun dönem sonuçlar açıklandıkça daha net konuşabileceğiz. Gelecek için ümit vaat eden bir gelişme. Önümüzdeki süreçlerde hedefe yönelik akıllı ilaçların klinik kullanıma girmesi ile lenfoma tedavisinde başarı oranlarımız daha da artacaktır” dedi.
Prof. Dr. Çağırgan, “Günümüzde büyük ilerleme kaydeden hedefe yönelik tedavi immünoterapi sayesinde kanser hastalığının şeker veya hipertansiyon gibi kronik tedavi edilebilir bir hastalık haline dönüştürmesi çok yakın bir gelecekte mümkün olacak. İmmünoterapi hastalara, hasta yakınlarına ve biz hekimlere umut olmaya devam ediyor. Özellikle myeloma, lenfoma ve lösemilerde umut vaat eden sonuçlar alınmakta. Ancak, maliyet önemli bir problem olarak karşımıza çıkıyor. Ülke sağlık sistemleri göreceli olarak gözlenme sıklığı yüksek olan hematolojik kanserlerin tedavisinde bu ajanların rutin kullanımının yükünü hissedeceklerdir. Yüksek gelirli ülkeler ilaç maliyetinde indirim için pazarlık etme yolları ararlarken, bizim gibi orta gelirli ülkeler maliyeti yüksek bulacaklardır. Ama inanıyorum ki sağlık sistemimiz bu sorunu aşmanın yolunu mutlaka bulacaktır” dedi.
“Multiple Myeloma’da yeni standart tedavi, ölüm riskini yüzde 61 oranında azaltıyor”
Hematolojik Onkoloji Derneği II. Başkanı Prof. Dr. Sevgi Kalayoğlu Beşışık, “Bir çeşit kan kanseri tipi olan multiple myeloma tedavisinde son 10 yılda önemli gelişmeler oldu. Tümörün üzerindeki molekülü tanıyan bir ilaç olan Daratumumab‘ın kullanıldığı çalışma sonuçlarına göre tedaviye yanıt oranlarının iki kat arttığı bildirilmiştir. İlacın hastalığın ilerlemesini ve hastalığa bağlı ölüm riskini yüzde 61 oranında azalttığı yayınlanmıştır” dedi.
Prof. Dr. Beşışık şöyle devam etti:
“Bir diğer önemli gelişme ise kök hücre nakli sonrası hastalık yönünde tedavinin sürdürülmesi ve bu amaca yönelik verilen lenalidomid idame tedavisi ile sağ kalımı uzatması olmuştur. Nitekim ortanca 80 ay süreli izlem sürecinde ölüm riskinde yüzde 26 azalma ve ortanca tahmini sağkalımda 2.5 yıl artış gözlenmiştir. Ancak kendi kök hücreleri ile yapılan nakil tipi otolog kök hücre naklinin halen myeloma tedavisinde mutlaka yer alması gereken bir tedavi olarak kaldığı belirlenmiştir”.
“Sigaradan uzak durulması, hareketli bir yaşam, obeziteden kaçınmak ve dengeli beslenme; kanserden korunmaya yardımcı oluyor”
Lenf bezi, kan ve kemik iliği kanserleri gibi hematolojik kanserlerin, tüm kanser vakaları içerisinde yüzde 10’luk bir kısmı oluşturduğunu belirten HOD Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Anıl Tombak, “15 Eylül’ün Dünya Lenfoma Bilinçlendirme, 22 Eylül’ün de Kronik Miyelositer Lösemi (KML) Dünya Farkındalık günleri olması nedeniyle, 3’üncüsünü düzenlediğimiz Hematolojik Onkoloji Kongresi’nde hematolojik kanserler arasında nispeten daha sık görülen bu iki kanseri bilimsel programımızın odağına aldık” dedi.
Doç. Dr. Tombak, “Kanser tedavisinin çok yönlü bir tedavi olduğuna ve sadece hekimin gayretinin yeterli olmadığına dikkat çekerek, “Tedavide hastanın moralinin yüksek seviyede olması çok önemli. Hasta ve hasta yakınlarının moralini yüksek tutmak amacıyla yeterli psikolojik destek sağlanmalıdır. Psikolojik destek alan hastalar daha umutlu yaşadıkları ve hayata daha olumlu baktıkları için tedaviye uyumları artmakta, bu da hastalığın tedavisinde başarı şansını yükseltmektedir” dedi.
Yaşam şekli değişikliğinin de tedaviye olumlu katkı sağlayan bir unsur olduğunu belirten Doç. Dr. Anıl Tombak, “Sigaradan uzak durulması, hareketli bir yaşam, obeziteden kaçınmak ve dengeli beslenme en önemli yardımcı unsurlardır. Sağlık Bakanlığı’nın yürüttüğü “Tütün ve Sigarayla Mücadele Kampanyası’nı, Obezite İle Mücadele Hareketi Kampanyası’nı ve Sağlıklı Yaşam Kültürünü Teşvik Projesi’ni destekliyoruz” dedi.
“Ülkemizde son 15 yılda kök hücre nakli sayısı Avrupa’ya göre 10 kattan fazla arttı”
Toplantıda, ülkemizin Ulusal Kemik İliği Bankası TÜRKÖK’ün kurulmasının kök hücre naklinde yarattığı büyük etkiye dikkat çeken Doç. Dr. Ali İrfan Emre Tekgündüz, “2015 yılında 24’ü pediatrik ve 53’ü erişkin olmak üzere toplam 77 merkezde 3.593 kök hücre nakli gerçekleştirildi. Son 15 yılda Avrupa’daki nakil sayısı yüzde 80 artarken, ülkemizdeki artış yüzde 860 ile 10 kattan fazla oldu. TÜRKÖK Projesi öncesinde ülkemizin 2 merkezine kayıtlı kök hücre vericisi havuzu 20.000’di ve 2015 yılında bu merkezlerden Türk hastalara gerçekleşen nakil sayısı 6’ydı. Nisan 2015’te TÜRKÖK kuruldu. Temmuz 2016 sonu itibariyle 16 ayda donör havuzu 127’bine ulaştı. Bu sürede TÜRKÖK havuzundan Türk hastalara 127 nakil yapıldı” dedi.
TÜRKÖK’ün Nisan 2016’da Dünya Kemik İliği Bankası Üyesi olduğunu belirten Doç. Dr. Tekgündüz şöyle devam etti:
“Bu süre içinde yurtdışından hastalar için TÜRKÖK’ten 24 aday saptandı. Hatta 4 Ağustos 2016’da bir TÜRKÖK vericisinden ilk yurtdışı nakil Hintli bir hastaya gerçekleştirildi. TÜRKÖK’te, taramadan nakile geçen süre 100 gün iken, yurtdışı bankalarında bu süre 200 gün yani 2 katı. TÜRKÖK bekleme süresini yüzde 50 azalttı. Ayrıca yurtdışı kemik iliği bankalarından yararlanmanın maliyeti 35 bin Avro iken, TÜRKÖK bu maliyeti 7 kat azaltarak 5 bine düşürdü.”
“‘Yazarak’ tedavi oluyoruz”
Hematolojik Onkoloji Derneği, her yıl geleneksel olarak öykü yarışmaları düzenliyor. Bu yıl düzenlenen ‘Hayata Tutunma Öyküleri’ yarışmasında dereceye girenler 3.Hematolojik Onkoloji Kongresi’nde düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Kanser hastaları yaşadıkları süreçleri yazarak hem tedavi oluyorlar hem de toplumsal farkındalık oluşturuyorlar. Bu şekilde hem diğer hasta ve hasta yakınlarına, hem de sağlık çalışanlarına ve yöneticilerine yaşamlarından kesit sunarak hayata dokunmaya çalıyorlar.
Kanser konusunda toplumda farkındalığı artırmak amacı ile HOD tarafından düzenlenen ‘Hayata Tutunma Öyküleri Yarışmasına toplam 120 öykü ve görsel materyal (fotoğraf, karikatür, afiş vb) katıldı. ‘Hayata Tutunma Öyküleri’ yarışmasında Aysel Kaymaz ‘Ahşap Pencere’, Cevdet Polat da ‘Penceremde Serçe Kuşu’ öyküleriyle birincilik ödülünü paylaştılar. Anıl Can Uğuz ‘İki Hece Altı Harf’, Emrah Akkan ‘Çiçeğim’ isimli öyküleriyle ikinci olurken, Hakan Unutmaz ‘Bana Gitmekten Bahsetme’ ve Mehmet Akif Duman da ‘Bergamotlu Çay’ öyküleriyle üçüncü sırada yer aldılar.
Yarışmada birinci olan Aysel Kaymaz ve Cevdet Polat’a ödülleri KKTC Acapulco Otel’de yapılan 3. Hematolojik Onkoloji Kongresi kapsamında düzenlenen Ödül Töreni’nde Prof. Dr. Rıdvan Ali ve Prof. Dr. Bülent Yalçın tarafından takdim edildi.
Yarışmaya katılan öykülerden 34’ü Hematolojik Onkoloji Derneği tarafından kitaplaştırılarak kongre katılımcılarına hediye edildi. Yarışmada dereceye giren ilk üç eser, Hematolojik Onkoloji Derneği tarafından ödüllendirilirken, yarışmacıların en büyük ve manevi ödülü tedavi sürecindeki hastalara mücadeleye devam etmeleri için ilham vermeleri oldu.
26 Eylül 2016 8:58 ÖÖ Pazartesi