Uzmanlardan ezber bozan "Bitkisel çaylar böbrekleri mahvediyor " uyarısı

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr.Üyesi Prof. Dr. Soner Duman: - “İnsanlar ilaçlardan, doktorlardan ziyade, aktarlara güveniyorlar, komşularının ne yediklerine, ne içtiklerine bakıyorlar” - “Çin ürünü bitkisel zayıflama ürünleri 50’den fazla kişide kalıcı böbrek hasarı ve diyaliz hastalığına yol açtı” - Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr.Üyesi Prof. Dr. Siren Sezer: - “Ciddi karaciğer ve böbrek yetmezliğine götürebiliyor” - Vatandaşların sağlık ve zayıflama amacıyla kullandığı bitkisel ürünler için uzmanlardan uyarı geldi. Uzmanlar, hastalıklarda şifa olma niyetiyle aktarlardan alınan bitkisel ürünlerin kişilerde ciddi karaciğer

ve böbrek yetmezliğine götürdüğünü söylerken, zayıflama ürünlerinin ise kalıcı böbrek hasarı ile diyaliz hastalığına yol açtığını söyledi. Türk Nefroloji Derneği tarafından düzenlenen “34. Ulusal Nefroloji, Hipertansiyon, Diyaliz ve Transplantasyon Kongresi” Antalya’nın turizm bölgesi Belek’te bir otelde gerçekleştiriliyor. 18-22 Ekim 2017 tarihleri arasında düzenlenen kongrede nefroloji, hipertansiyon, diyaliz ve transplantasyon ile ilgili güncel konuları kapsayan programlar, yerli ve yabancı bilim insanları tarafından katılımcılarla paylaşılıyor. Kongrenin üçüncü gününde düzenlenen bir basın toplantısıyla Böbrek yetmezliği, şeker hastalığında görülen böbrek problemleri, hipertansiyon, böbrek mikro dolaşımı, akut böbrek yetmezliği ve hemodiyaliz hastalarında görülen genel sağlık sorunlarında yeni yaklaşımlar gibi güncel konular tartışıldı. Düzenlenen basın toplantısında bilgiler paylaşan uzmanlar, sağlık veya zayıflamak için kullanılan bitkisel ürünlerin, böbreğe zarar verdiğini söyledi. Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr.Üyesi Prof. Dr. Soner Duman, bitkisel ürünlerin böbreklere ciddi derecede zarar verdiğini belirtirken, Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr.Üyesi Prof. Dr. Siren Sezer de, “Ciddi karaciğer ve böbrek yetmezliğine götürebiliyor” uyarısında bulundu. “75 bine yakın hasta var” Basın toplantısında konuşan Türk Nefroloji Derneği Başkanı ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Turgay Arınsoy, 2016 yılı itibariyle Türkiye’de 74 bin 475 kişinin böbrek hastası olduğunu söyledi. 56 bin 687 hemodiyaliz, 3 bin 508'i periton diyalizi ve 14 bin 280’i böbrek nakilli olmak üzere böbrek hastalıklı 74 bin 475 hasta olduğunu belirten Arınsoy, “11 bin hasta bu yıl içerisinde son dönem böbrek yetmezliği nedeniyle tedaviye başladı. Bu rakam az bir rakam değil, oldukça yüksek bir rakam. 9 bin 112 hastayı bu yıl kaybettik. Ne kadar hasta başlıyorsa, o kadarında eşit bir şekilde kaybediyoruz. Bu nedenle ölüm oranlarımız yüksek ancak sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada da bu oran yüksek” dedi. Kronik böbrek hastalığının ölüme yol açan ciddi bir hastalıklardan birisi olduğuna dikkat çeken Arınsoy, hastaların böbrek nakli ya da diyaliz yüzünden ölmediğini belirterek, “Kalp yetmezliği, kalp krizi, inme en büyük kısmı yani yüzde 75’i bu nedenlerden ölüyor. Kanserlere bağlı ölümler yüzde 10, enfeksiyona balı ölümler de yüzde 10” dedi. “Suriyeliler diyalizdeki yaşam konusunda bizden daha iyiler” Türkiye’deki Suriyeli göçmenlerle ilgili bir araştırma çalışması yaptıklarını aktaran Arınsoy, “Toplam 2015 yılı itibariyle 345 kronik böbrek hastasını diyaliz tedavisine aldık. Azımsanmayacak bir rakam, bütün bunların masrafını devlet tarafından karşılanmaktadır. Diyaliz tedavilerinde bir ücret alınmıyor SGK’lı olmak şartıyla, Suriyelilerden de sağlık bakanlığının politikası sayesinde herhangi bir ücret alınmadan tedavileri gerçekleştirildi. Daha sonra Suriyeli hastalar ile Türk hastalarla karşılaştırdık. Veriler oldukça Suriyeli hastalarda da başarılı olduğunu, onlara da Türk hastaları kadar özen gösterildiğini gösteriyor. Onlarda ki bir özellik bize göre diyaliz nüfus oranı daha genç. O yüzden de bu hastalıktan ölüm oranları onların daha az çıktı. Diyalizde yaşam konusunda bizden iyi çıktılar yani iyi diyaliz olduklarını gördük. Ancak beslenme yönünden ise bizden düşük çıktılar” diye konuştu. Kadavrada bağış oranı istenilen düzeyde değil Türkiye’nin böbrek nakil konusunda son iki yılda yüzde 5 ila 6 arasında bir artış gösterdiğini belirten Türk Nefroloji Derneği 2. Başkanı ve İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Aydın Türkmen, kadavradan bağış oranında ise azalma olduğuna dikkat çekti. Türkmen, “Bu sene 3 bin 400 üzerinde böbrek nakli yapılabilmiş. Kadavradan bağış oranları ise az olması dikkat çekiyor. 2015’te yüzde 21’lerdeyken bu oran şuanda ise yüzde 22.8’lere çıkmış Yani minik minik dalgalanmalar gerçekleşiyor ama bu oranın batı ülkelerindeki gibi yüzde 70’lere ulaşsın istiyoruz ama bunu çok çalışmamıza rağmen gerçekleştiremiyoruz. Kadavra bağış oranları Türkiye’de istenen düzeyde değil. Organ naklinin yaklaşık yüzde 22’si kadavradan yapılıyor” dedi. Akraba dışı nakil arttı Akraba dışı çevreden naklin gün gittikçe attığına da değinen Türkmen, “2016 yılında canlıdan yapılan nakillerde akraba dışı vericilerden yüzde 40’a yaklaşan bir rakam var. Bu oldukça yüksek bir orandır. 20 yaş altı çocuklarda ise 338 nakil gerçekleşmiş. Bu da sevindirici bir şey” ifadesini kullandı. “Obez olması, kalp ve böbrek hastası olması için risk faktörü” Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri ve Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr.Üyesi Prof. Dr. Siren Sezer ise böbrek hastalıkları ile obezite arasındaki ilişki ve bitkisel ürünlerin böbreklere verdiği zararlardan bahsetti. Sezer şunları söyledi: “Obez olduğumuz zaman böbrek yetmezliği riskimiz 3,5 katı kadar artmakta, obeziteye yaklaştığımızda ise bu rakam 7 kata kadar çıkmakta. Tek başına obezite artık bir risk faktörü. Böbrek dokumuz kendisini yenilemiyor ve kilo aldığımız zaman böbrekler daha çok filtre etmek konusunda zorlanıyor. Böbrekte yaşlanma gerçekleşiyor ve protein kaçağı meydana geliyor, bu zaman içerisinde bu artıyor. Sadece obez olması kalp ve böbrek hastası olması için büyük bir risk faktörü. Türk toplumunda yaklaşık yüzde 33 obez oranı var ve obezite gittikçe artmakta” “Karaciğer ve böbrek yetmezliği yapıyor” Bitkisel ürünlerin böbreğe verdiği zarar konusunda da görüşlerini söyleyen Sezer, “ Herhangi bir üründen mucize beklemek mantıklı olmuyor. Sonuçta sağlıklı besleme prensibi önemli. Şunu yedim böbreklerimi kurtardım, bunu yedim karaciğerimi kurtardım gibi reklamları görüyoruz. Aslında son derece sağlıksız. Ciddi alerji yapabiliyor. Ciddi karaciğer ve böbrek yetmezliğine götürebiliyor” uyarısında bulundu. “Doktordan fazla aktara güveniyorlar” Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr.Üyesi Prof. Dr. Soner Duman, bitkisel ürünlerin böbreklere ciddi derecede zarar verdiğini kaydetti. “İnsanlar ilaçlardan, doktorlardan ziyade, aktarlara güveniyorlar, komşularının ne yediklerine, ne içtiklerine bakıyorlar” diyen Duman, 2017 yılında Pazar payında 110 milyar dolarlık bir pay var. Tabi insanlar bunu kaybetmek istemiyor. Aynı oradan giderse 2020’de 180 milyar dolar olacak bir pazardan bahsediyoruz. Normal koşullarda bu bitkisel ürünleri ilaç sanayi ham madde olarak kullanıyor ama bir ham madenin eczane rafında ilaç olarak bize sunulabilmesi için gereken süre 10 yıl. 100 tane molekül çalışılıyor bunlardan ancak 1 tanesi bize ilaç olarak 10 yıl sonra gelebiliyor. Bu 10 yıllık süreç ve ilaç olabilmesi için gerekli maliyet ilaç firmalarına yük getiriyor. Bunun yerine bu süreyi ve harcanacak parayı direk yatırım yapmadan ham maddeyi paketliyorsunuz, 3 tutam bundan, 2 gram ondan karıştırıyorsunuz rafa koyuyorsunuz. Bu doğru bir şey değil” dedi. “Ne alırsak onun zararlı etkisini böbrekte görüyoruz” Bunun üzerine bir anket çalışması yaptıklarını belirten Duman, “300 kişiden elde ettiğimiz kişiden sonuç yaklaşık yüzde 15’i kullanıyor. 3’te ikisi doktora haber vermiyor. Kişilerin yarısı içtiği hakkında araştırma yapmamış. Birisi söylemiş kullanmış. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Çünkü böbrek aldığımız ilaçların direk kan dolaşımımızdaki kanın yüzde 25’i böbrekten geçiyor. Ne alırsak onun zararlı etkisini böbrekte görüyoruz” dedi. “50’den fazla kişide böbrek hasarı ve diyaliz hastalığına yol açtı” Çin ürünlü bitkisel zayıflama ürünleri, 2 yıl önce Avrupa’da Çin ürünü olan bitkisel zayıflama ürünlerinin 50’den fazla kişide kalıcı böbrek hasarı ve diyaliz hastalığına yol açtığını belirten Duman, “Bir böbrek problemi var mıydı bu kişilerin? Yok. Sadece zayıflayacağım diye zayıflama çayı kullanmışlar ve diyet yapmışlar. Ama ürünün zararlı etkilerine maruz kaldıkları için böbrek yetmezliği gelişmiş ve kalıcı börek hasar, kornik diyaliz hastası olmuşlar. Bazı zayıflama rejimlerinde de, maydanoz sapı, mısır püskülü ya da laksitif dediğimiz kabızlık için kullanılan ilaçlar var. Bunlar kısa dönemde yararlı gibi gözüküyorlar. Neden? İdrar sökücü vücuttan fazla suyu atınca bir hafta sonra eksi 2-3 kilo ‘o ne güzel’ deniliyor ama uzun dönemde sıvı elektrolit dengesizliği yapıyor ve kronik böbrek yetmezliği riskini yükseltiyor” ifadelerini kaydetti. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Ana Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bülent Altun ise hipertansiyon ve tuzun böbreğe verdiği zararlar hakkında bilgiler paylaştı. Böbrek sağlığı açısından hipertansiyonun önemli bir etken olduğunu vurgulayan Altun, yaşam tarzı değişikliği ile beslenmenin önemine vurgu yaptı. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bülent Tokgöz de, diyabetin yol açtığı böbrek rahatsızlıklarından, Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. H. Zeki Tonbul ise ,kronik böbrek rahatsızlığı hastalarının gün gittikçe arttığına dikkat çekerek, toplumda 6 ila 7 bin kişinin hayatının değişik evrelerinde kronik böbrek rahatsızlığı geçirebildiğine işaret etti.

Devamını okumak için tıklayınız...


Tüm içeriği video ve fotoğraflarıyla indir


Fotoğraf İndir

Video İndir